Thursday 6 December 2012

En Büyük Aşklar Havaalanlarında Başlar.

Senelerdir yılda en az 10 kere uçağa binen biri olarak, bu varsayımımım hala neden gerçekleşemediğini çözebilmiş değilim. Filmlerde olduğu gibi yanıma yakışıklı bir afet-i devran otursa, 4 saatlik yolculukta gayet birbirimizi tanımış olup devlerin aşk’ı gibi bir aşk yaşayabilirdim, onun yerine yaşadıklarımı buyrun siz okuyun. 

Kükreme Kralı, İngiliz’lerin medarı iftarı James Amca :

- Adını James diye tahmin ettiğim, elinde her İngiliz’de olması gerektiği gibi bir adet küçük cep kitabına benzer bayağı kalın olan bir kitap, gözünde zayıf gözlükleri, beyazlaşmış saçları ve gereksiz derecede rahatsız kıyafetleriyle amca yanıma çöker. Ve başlar konuşmaya, nerdensin? Nerde okuyorsun ? Ne okuyorsunda bla bla bla.. Gecenin bir körü olan uçakta uyukusuzluktan açılmayan gözlerim, uçaktan korkulduğu için alınan iki adet uyuku hapı ve konuşmayı bir türlü bitirmeyen amcadan kaynaklanan içimin şişmesi. Öyle böyle ilerleyen dakikalarda James Amca susar ve bende huzurlu bir şekilde uyuyup gözümü bir an önce İstanbul’da açma hayalleriyle gözlerimi kapatmanın hayalini kurarken, Amca başlar horlamaya, ama bildiğimiz bir horlama değil.. Mide adeta arka vokal’de, diyafram ikinci ses’te, genzi ise en yüksek notayı tutturmak için can çekişiyor, kafasıda bu senkronizeyle omzuma düşmeye başlıyor. Bütün bir yol ben uyuku haplarınn etkisine yenik düşemeden, İstanbul’a inene kadar böyle istikrarlı bir şekilde devam eder.. Ve James Amca ölümcül darbe’yi şu sözlerle indirir "Çok rahat bir yolculuktu, tanıştığıma memnun oldum".

Anadolu’nun böğründen kopup gelen Fatma Teyze :

- Istanbul’dan Kıbrıs’a İngiltere’den bağlantılı olan uçakta yaklaşık 2 günün yorgunluğu ve uyukusuzluğuyla artık evime gitmenin hayalini kurarak yerimi alırım. Telefonum elimde ve ‘UÇUŞ MODUNDA’ oyun oynuyorum. 45-50 yaşlarında bir teyze yanıma oturdu.. Daha uçak hareket etmeye yeni başlarkenden, yanımdaki teyze aynen şu şekilde kükredi.. "Siz telefonunu niye kapatmıyonuz?! Uçak senin yüzünüzden düşecek! Uçağın aletlerine zararlı! Kapat onu!" Siz ve sen’in karışımından oluşan kısa bir kimlik bunalımından sonra başladım anlatmaya ‘Hanımefendi gördüğünüz üzere ekranda gösterildiği gibi telefonum uçuş modunda, bir zararı olmaz.’ Ve taktım ipod’umu kulağıma oyunumu oynamaya devam ettim. Az biraz yanımda söylenmeleri ve beni hesapta ‘yanlışlıkla’ iteklemesini umursamadan yolculuğumuza devam ettik. Uçak havaalanına indikten sonra o teyzenin içinden canavar çıktı, yılların nefretini adeta üstüme bu cümlelerle kustu. ‘Kör olasıca! Hepimizi öldürecektin, şerefsiz, mendebur! Allahta senin belanı versin.’ Bir terörist damgası yemediğim kalmıştı oh onuda oturttu bana sevgili Fatma Teyzem.

“Londrez” Ibrahim John Green Amca:

-15 Sene’den sonra Kıbrıs’a gideceği için heycanlanan İbrahim amca yanında beslenme çantası gibi bir şey ile birlikte yanıma oturur. “Helleey caniiiimmm nerelisinng sennn?? Oww I live in London ama gidiom şimdi Cyprus’a yeğenciklerim var onları göreyim yeah.” Ve başlar hayat hikayesini anlatmaya, meğersem diyabetikmiş yanında ilaçları varmış. Uçaktaki yemeklere güvenemiyormuş, 15 seneden sonra ilk kez uçağa binmiş, bir hayli heycanlıydı ailesini göreceği için. Sevindim ilk önce adına, daha sonra amca pasifagresif çıktı, hosteslere “Uçak neden sallıyor?! “diye bağırmaya başladı. Afalladım. Uçak iner inmez sanki yangın varmış gibi koşmaya başladım “Maybe görüşürük kövde” dedi arkamdan çıkarken, allahtan aile tanıdık değildi yoksa vay halime.

Daha ne hikayeler var, binbir çeşit insan var zaten bu dünyada, 200 kişilik uçakta en dandikleri tabikide benim yanıma oturmak zorundaydılar. Nasıl bir çekim gücüyse çekiyorum üstüme bu vakaları.

Belki bu seferki seyahatimde yanıma Spartacus’den terk bir ilah otururda artık bu tezimi kanıtlayabilirim. Yılmadım ve yılmaycağım! Yine ve yeniden söylüyorum, En büyük aşklar havaalanlarında başlar, Dedim ! Olacak! 

No comments:

Post a Comment