Kardeş dediğin insan'ın hiç bir zaman seçme şansı olmayıp hayatına dünyadaki en büyük hediye olarak giren tek varlıktır..
Gülerken birlikte güldüğün, ağlarken birlikte ağladığın..
Karşılıksız, birbirlerinin arkasında olan..
Karşılıksız, birbirlerini ölesiye seven..
Kardeş dediğin her zaman yanında olan, hiç bir şeyden gocunmadan gerekirse kendi hayatı pahasına birbirini koruyup kollayan..
Kardeş dediğin bir elmanın iki yarısı.. Birbirini tamamlayan, bir kardeşin eksiğini diğeri kapatan..
Her ne olursa olsun yanında olan, iyi günde kötü günde..
İnsan'ın kardeşim dediği dostuna bile anlatamadıklarını rahatlıkla anlatabildiği varlıktır kardeş dediğin..
Kardeş dediğin gereğinde hatalar yapmasına izin verdiğin ama sonrasında kafasına rahatlıkla bir şaplak patlattığın insandır..
Ne kadar kavga ederse edilsin, her zaman barışıp tekrar zevk için gerekirse yumruk yumruğa kavga edilen varlıktır.
Sırf gıcıklık olsun diye sinir ettiğin, o sinir olurkende kendini eğlendirdiğin bir oyuncaktır bazende..
Aranızda kilometreler bile olsa tek yürekte bir olmaktır..
Ağladığını gördüğünde kalbine bin bıçak darbesi yediğin..
Güldüğünde ise içinde kelebeklerin uçuştuğu hislerdir..
Bir gözyaşına dünya'yı yaktığın, kalbini kıran, üzen insanı tek kalemde silebilmeni sağlayacak tek güçtür..
Kardeş tektir..
Ve öyledir ki hayatında kimse kalmasa bile bir tek kardeşinin yanında olacağını bilmek herşeye değerdir..
Ve kardeş sevgisi dünya'daki herşeye bedeldir..
Kardeş dediğin..
Can'ındır.. Hayatındaki tek "Gerçektir.."
Hayal ile gerçek arasında takılmış, biraz dengesiz ve spontane ama özünde herkes gibi iyi bir insan olduğunu düşünen bir kimse..
Tuesday 16 April 2013
Saturday 13 April 2013
Arada Bir..
Bazı şarkılar var
insan olsa sarılıp ağlayacağım, söyleyemediklerimi söylediği, solist bağırdıkça
sanki benimde avaz avaz bağırdığım.. Bestecisinin söz yazarının cennet’te
yerinin hazır olduğu..
Bildiğimiz müzikli sözler veya şiirler.. Bildiğimiz
şarkılar işte..
Boşuna demiyorlar
bir insanı tanımak için veya ne hissettiğini anlamak için dinlediği şarkılara
bakmak yeterlidir diye.. Bir insanın dinlediği özellikle yalnızken dinlediği
şarkıları keşfetmek o kişinin günlüğünü okumaya eşdeğerdir diye... Özellikle
gece dinledikleri, yalnızken..
Ne gereği varsa sadece geceleri bu kadar derin düşünür insan zaten, en önemli detaylar geceleri aklına
gelir, en önemli anıları en unutmak istediği anıları gelir aklına..
Bunlar gelince de aklına, açar o an hissettiklerini en iyi yansıtan şarkıları..
dinlemeye başlar, her şarkı unutulan anılar güzel veya hatırlanmak
istenmeyenler başlar sırayla tak tak tak aklına gelmeye.. çorap söküğü gibi bir
başladımı durmak bilmez..
Müzik ve koku
zaman’ın düşmanıdır ne de olsa..Bir koku ve bir melodi silinmiş bütün anıları
geri getirir.. İnsan ne kadar unutmaya çalışırsa çalışsın yine unutamaz, bir
yerden patlak verir mutlaka..
İsteyerek
unutmasa bile tek bir melodi ile eski güzel bir anı canlanır gözünde, bununla
birlikte de bir tebessüm oturur yüzüne..
Ama insan acı
çekmeyide sever bir diğer taraftan.. yoksa bize acı veren şarkıları tekrar
tekrar dinleyecek kadar gerizekalı olmazdık. Olsun ama, bu şarkılar bizim eksik
taraflarımızı kapatıyor, sanki görünmez bir el gibi yardım ediyor bize,
hissettiklerimizi dile getiriyorlar, seviyorlar bizi, bizde onları.. Ne zaman
yalnız olsak o görünmez el bizim elimizi tutuyor yalnız hissetmememizi sağlıyor.
Üzgün olduğumuzda bizde üzgünüz diyorlar, sevinçliyken bizimle dans ediyorlar,
göbek atıyorlar.
İyiki var o
görünmez eller, iyiki var bu ruhumuz besleyen şarkılar..
Bana bu yazı’yı
yazdıran ve olmadık yerde beni bunalıma sokan şarkı’da buyrun aşşağıda
duruyor..
Bu saat’te
dinleyince elbet sizde anlarsınız bu yazdıklarımın anlamını, belki dinlerken
tekrar okursanız o zaman daha iyi anlarsınız..
Friday 5 April 2013
Kış Görünümlü Bahar
Bakıyorum
bakıyorum.. yine sosyal medya’da geziniyorum. Herkes tatil’de, Easter tatili..
Herkes Kıbrıs’ta ya da başka sıcak yerlerde.. Havanın 26 derece’nin altında
olmadığı, güneş’in gülümsediği, rüzgar’ın tatlı tatlı insanın tenini okşadığı
yerlerde. Bende tatildeyim yanlış anlaşılmasın, 5 günlüğüne Fransa sahillerini
dolaştım, özgürce gezdim, tozdum, yedim, içtim oh sefam olsun. Sonra kalktım
geri geldim Reading ismi altındaki köyüme.. Kimsecikler yok. Terkedilmiş bir
şehir olmuş. Herkes evine gitmiş tatile ben seçtim tabi burda
kalmayı..Çalışacak derslerim, yazacak essaylerim var ne de olsa.. Gitmek
mantıksız olurdu dedim.
Günler geçti mutfak
ve odam arası olmuş Dereboyu, habire tur
atıyorum. Odam evim olmuş, Mutfak’ta Lavazza. Kendi başımıza oturuyoruz
mutfakta, çaylar demliyoruz, kahveler içiyoruz, abur cubur yeyip film
izliyoruz. Uyuzluktanda ölüyoruz!
Peki neden evden dışarı çıkmıyorsunuz diye sorarsanız..
Burda olmadıkça bilemezsiniz, hani siz güneşin tadını çıkarıyor gömleklerle
geziyorsunuz ya.. Biz burda donuyoruz! Gelmişiz Nisan ayı’na, bildiğimiz Nisan,
ama bilmediğimiz ve hiç daha önce karşılaşmadığımız bir Bahar yaşıyoruz.
Öyle bir bahar ki
camdan dışarı baktığımızda güneş yerine kar görüyoruz! Hala kaban ve çizme
giyiyoruz.. 6 Aydır kış mevsiminin dibine vurduk yani! Bir ada insanı olarak
ben güneş enerjisiyle hayat buluyorum kardeşim, 6 aydır güneşli hava günleri
iki elin sayısını geçmezken kimse çıkıp bana neden dışarı çıkmıyorsun, gez,
dolaş, git bir yerde kahveni iç demesin! Yürürken Rüzgar’ın yüzüme tokat
atmasındanmı bahsetsem, yoksa kulağımın elime düşmesindenmi!
Dolabımdaki
t-shirtler, çekmecemdeki güneş gözlükleri ve spor ayakkabılarım ağlıyor adeta..
Bizim çıkma zamanımız gelmedimi, geçir bizi üstüne diye bağırıyorlar, ah be
canlarım.. Benimde sizi üstüme geçirmeyi ne kadar istediğimi tahmin bile
edemezsiniz.. Obür taraftanda kazaklarım sinsi sinsi gülüyor bana, yine bize
kaldın keh keh keh diye.
Tabi ben seçtim
burada okumayı, bu ülkenin havasını biliyordum ama böylesinide tahmin etmiyordum!
3 Senedir burdayım ilk defa böyle bir hava ile karşılaştım, dışarı çıkıp güneş
dansı varsa onu yapasım var.. İnsaf be doğa ana insaf yani.. Bu da can! İnsan
güneş istiyor enerjisiz kaldık, bunalıma girdik insaf!
Arkadaşlar allah
aşkına.. Bizide düşünerek.. Daha
fazla deodorant sıkalım, daha fazla egzoz, daha fazla fabrika gazı YÜKLENİN!!
Subscribe to:
Posts (Atom)