Monday 30 June 2014

Olursa Olur, Olmazsa Lahmacun Yeriz.

Biz bu Türkler vallahi çok değişik bir milletiz ha. Olan her olayı kendi açımızdan iyi olması amacı ile Atasözleri ürettik. Misal, her olmayan işte bir hayır vardır. Şahsen ben bu söze çok fazla inanan biriyimdir ama bu sözü bir açıklığa kavuşturalım, gelen vurmuş giden vurmuş her türlü boklavat olmuş sonunda iyi bir şey olduğunda da işte diğer işler olmadığı için sonunda iyi bir şey olmuş, o işler olsaydı çok mutsuz olacaktım. A benim güzelim, a benim ciğerim, zaten o kötü işler olduktan sonra normal insanların yaşadığı hayatı yaşayınca mutlu olmuş gibi oluyorsun. Olmuyor yani, uydurma. 

Bir şeyi 40 defa söylersen olurmuş, ben günde 40 defa özel uçak istiyorum hani? Kapımın önüne bir tane bile gelmedi. Bu sözü de neye dayanarak söylediklerini de anlamıyorum ya orası da ayrı bir tatava. Olursa ne ala, olmazsa pekala. Al işte, yemenili Pollyanna, ya istediğim bir iş olmazsa ben sinir krizi geçiririm ne olmazsa pekalası, önüme çıkan herşeyi ve herkesi yıkasım geliyor yok bir kolum gitti olsun öbürü var diye bakacağım. Ben birşeyi istersem olur, benim atasözüm ise olursa olur, olmazsa Lahmacun yeriz, sinirden insana yeme geliyor hani ya, banada lahmacun arası adana falan yiyesim geliyor işte. 

Nasıl oluyor bu işler? Gerçekten olmayan işlerimizde bir hayır varmıdır? Yoksa bu kendimizi kandırmanın bir başka şeklimidir? Beklentilerimizi mi düşürüyoruz da sonrasında mutlu olabiliyoruz? Daha mı pozitif oluyoruz?

Okul durumlarında, iş durumlarında hepsinde aynı şey geçerli. Örneğin, ilk üniversitelere başvurduğumuzda esas başvurduğumuz üniversiteden kabul alamayıp başka üniversite’ye gidip pekala da mutlu olduk. İstediğimiz işi alamayıp başka iş’te başlayınca da aynısı. Peki ya ilişkiler de.. En muamması da bu..

Amerikan sineması sağolsun doğru kişi diye bir şey çıkartmış başımıza. Notebook veya Sex and the City’deki gibi bir aşk yaşamayınca o doğru kişi değilmiş dedik mesela.. İlk beklentilerimizi çok yüksek tutup sonrasında düşürdüğümüz için mi sonrasında mutlu oluyoruz acaba? Yoksa gerçekten doğru insan varmıdır? Doğru insan nedir tam olarak? Kültürümüzde belirlenmiş kriterler var mesela, karakterlerin uyumlu olması dışında her türlü etkene önem veren bir kültür.. İşi varmı? Kimlerdendir ya? Ne okudu? Ne kadar kazanıyor? Evi varmı? Vs vs.. bunlara önem veriliyor.. 

Ammanda istediğimiz kişi’nin ailesinin kötü bir namı varsa ülke de.. abov.. o beyefendi de kesin kötü.. Genelleme yapmak gibi olmasın ama en azından insan bir geri duruyor.. Önemli olan birey olarak nasıl biri olduğuna bakılması.. İnsanımız sağolsun FBI’dan beter bir kapsamlı araştırma yapıyor ki, neler neler.. Herkesin bağımsız birer birey olduğunu kabul etmeden doğru insan olduğu’nu nasıl bileceğiz mesela? Materiyal üzerine kurulmuş birazda bu doğru insan ile bir hayatı paylaşmak, bir yerde haklı olabilirler de aslında, nasıl olsa gülücükler ve birbirine olan bağlılık eve ekmek veya süt getirmiyor ne de kira ödüyor, ailelerimizin aşırı korumacılığından doğan bir durum ve tabii ki bizim rahat yetiştirilmiş olmamızdan.
İnsan hayatını ruh eşini bulmakla geçiriyormuş diyordu bir kitap’ta.. 

Yünan mitolojisinden alınan bir hikaye ile açıklamak gerekirse eğer Tanrıların kralı, göklerin hakimi  Zeus'un yarattığı insanlar eskiden dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüze sahip, sırtlarından birbirlerine yapışmış şekilde ve her insan çift  olarak yaşar şekildeymiş. Bu insanlar çifter çifter mutlu şekilde yaşamlarını sürdürürken, keyiflerine düşkünlükten dolayı tanrıları Zeus'a şükretmeyi unutunca Zeus insanları uyarmış. Kendisini unutan halka krallığına yakışan bir ceza vermek isteyen Zeus, onların huzurunu toplamak için kolları sıvamış. Bakanların gözlerini kör edecek kadar parlak olan bıçağıyla insanları ikiye bölen Zeus onların ruhlarını da ikiye bölmüş. Artık her insandan iki tane varmış, yani birbirinin eşi olmayan ama birbirinin eşi olan parçalar her tarafa dağılmış. Zeus insanları diğer parçalarından ayrı yaşamakla lanetlemiş ve böylelikle ömürleri boyunca ruh eşlerini aramaları için onları cezalandırmış. Bizde hala bu ruh eşlerimizi mi arıyoruz acaba? Yoksa bulduk mu? Hepsi meçhul.. Belirsizlik yine geldi..

Herşey olacağına varır diyoruz, olmayan işlerimiz bir gün olur, aradığımız ruh eşlerimiz elbet bir gün karşımıza çıkar veya çıktı..

Bakalım, daha yaşımız genç, üniversite'den yeni mezun olmuşuz, endişelenmeye mahal yok..

Olursa olur, olmazsa Lahmacunumuzun arasına adana kebap koyar, 300 kilo olarak hayatımıza devam ederiz diyelim. Hayırlısı. 

Sunday 8 June 2014

Biri Bana Bu Olanları Açıklasın

Kader nedir gençler? Aramızda buna inanan var mı ? Ben şahsen arada deredeyim.. Daha çözemediğim onca şey varken hoppalabayram şimdi de kader diye adlandırılan zamazingo’yu anlamaya çalışıyorum.

Nereden aklıma geldi bu zamazingo onu da anlatayım tabii..

Otelimizde konaklayan bir müşterimiz ile sohbet ederken o anlattı.. Avustralya’da yaşayan iki birbirinden habersiz Türk, Bodrum’da karşılaşıyorlar ve bir birlikteliğe başlıyorlar, daha sonra bunu yürütemediklerini düşünüp ayrılıyorlar.. Bundan 1 sene sonra ikisi de birbirlerinden habersiz ama aynı zamanda gittikleri tatil olarak ilk önce Paris’te karşılaşıyorlar neyse tesadüf diyorlar, 3 ay sonra yine ikisi de birbirinden habersiz aynı zaman’da yine tatil için gittikleri Barcelona’da yine karşılaşıyorlar ve şimdi bu hafta evleniyorlar.

Bu inanmadığımız ve daha alaturka olursak alın yazısı diye adlandırdığımız şey  nedir a dostlar? Bunun bana biri açıklamasını yapsın, şahsen ben dinlerken çenem yere düşmüştü ve YOK ARTIK! Diye haykırmıştım.  Allahtan iyi kalpli bir müşteriydi de gülüp geçmişti haykırmama.

Neyse konumuz o değil.  Konumuz... NASIL?!

Hayır enerji’ye inanan bir insan olarak, yani hadi bir nebze ikisininde enerjisiyle oldu deyebilirim ama ıı cx olmuyor, aklım almıyor böyle tesadüfü.

Mesela kiminle nasıl olacağımıza ne karar veriyor, kim karar veriyor nasıl oluyor? Bunun işleyiş şekli ne? Biriyle tanıştığımızda mesela belki de tek bir kelime ile herşey alevleniyor, ya da biriyle tanışmamız nasıl oluyor? Yanlış sokak’a girip tanışanların hikayesi çok mesela.. Ya o sokağa girmeseydi o kız yine de birlikte olurlarmıydı? Ya Avusturalya’da yaşayan Türk’ler hiç o tatil yerlerinde karşılaşmasalardı bugün yine evli olurlarmıydı?

Herşey oluruna varır diyoruz da .. Nasıl? Nasıl bir düzen ki bu, herşeyi oluruna vardırıyor.


Mesela kim olduğumuz nasıl belirleniyor? Kim belirliyor bunu? Yoksa bilim adamlarının dediği gibi biz aslında bir Matrix programımıyız? Programmıyız yani? Nasıl biz SIMS oynarken, karakterlerimiz bir birine aşık olsun diye, benzer karakterlerde yapıyorduk ve sonunda aşık olup bebek yapıyorlardı. Böyle bir programın içindemiyiz?

Mantığımın alamadığı şeyler, hadi enerji deyip geçelim.. Kader olmasın bunun adı, bu kader-kısmet kelimeleri lugatımda yok ne de olsa.. Enerji desek... Nasıl yüklü bir enerji barındırıyoruz ki biz içimizde, istediğimiz gibi, sevdiğimiz ve sevebileceğimiz, hayatımızı birlikte geçirebileceğimiz bir insanı yanlış yola saparak, internet üzerinden veya gittiğimiz bir tatil yerinden bulabiliyoruz?

Enerji’yi verdik vermesine de, o nasıl bir işlem ki  böyle sonuçlar veriyor.

Bu nasıl bir sistem biri bana açıklasın.

Beynim patates’e döndü yemin ediyorum, kaynamadan biriniz alsın şu patates’i kafamdan.

Şimdiden çok mersi.