Monday 24 June 2013

İstanbul Kazan, Ben Kepçe..

Aylar önce platonik aşkımı ilan etmiştim, İstanbul'a olan ve yıllardır karşılık bulamayan bir aşktı bu..
Bu senenin başında karar vermiştim,ne olursa olsun itiraf etmeliydim bu durumu, durup hiç bir şey yapmadan beklemekle olmaz dedim, aman ne olacaksa olsun, yemişim beklemesini dedim ve atladım geldim bu şehre.. İlk karşılaşıp tanışınca bir garip olduk İstanbul ile, yadırgadı beni.. bende onu.. Acayip bakıyordu bana, ne işi var bunun burda der dediğini duyar gibiydim.

 İstanbul yutar adamı, herkes yapamaz dediler, bazısı parası olana güzeldir burası dedi, dediklerini sallamadım ama her zaman bir kulağımda küpe olarak kaldılar.. İlk hafta arada bir birbirimize garip garip davransakta, farklılıklarımız gözümüze çok fazla çarpmış olsada alıştık birbirimize, sevdik biz birbirimizi.. Uzun bir süreden sonra aynı dilden konuşmaya başladık..

Büyük şehre gelen, küçük köylü kızı'nın 2013 versiyonu olarak, kulağımda şarkılarda şarkılar, adeta bir film fragman'ında gibi havalarda, başka türlü hayallerde gibi dolanıyordum ortalıkta. İnsanları izlerkenki suratımdaki şapşal sırıtmam ve insanların suratlarında "manyağa bak kendi kendine gülüyor" ifadeleri. Alışagelmediğim bir düzen, hiç tanımadığım insanlar.. Bildiğimi sandığım ama aslında hiç bir fikrimin bile olmadığı kültür ve insanlar ile imtihanım, Her gün şehrin hızına ayak uydurmaya çalışmalarım, kafam nereye isterse kendimi orda bulmalarm, düşünmeden verdiğim kararlarım, midemde mutlulukla gezen midye dolmalarım..

Boş zamanlarımda daldım İstanbul'a adeta o bir kazan ben bir kepçe karış karış karıştırmaya başladım, hiç bir acelem olmadan bana anlatmaya çalıştığı hikayeleri, sesleri dinlemeye başladım, bana hazırladığı sürprizleri beklemeye başladım.. Elbet vardır bir sürprizi dedim.. Metro'da giderken hah bu tam hayatımın aşkı dediğim insanlarla iki duraklı bakışma sonrası ayrılan yollarımız olsun, ansızın olmadık yerde önüme atlayan midye dolmacılar olsun, sabah hiç tanımadığım bir insandan 'günaydın, gününüz iyi geçsin' dilekleri.. Metro'da oğlunu evlendireceği için heycandan ağzı durmayan Amca'mı? yoksa her taksici'nin yaptığı bazen saçma bazen ise çok tatlı sohbetlerinden mi bahsetsem? 

Bunlar daha film'in başı ama benim gibi hayalperestlikten, gerçekliğe geçemeyen bir insan evladı için sadece hop hadi bakalım bitti İstanbul maceran hadi eve gibi bir Final değil, çok daha büyük bir Son yakışır, ya bir gün metro'da ya da sokak'ta yürürken karşılaşacağım belki hiç tanışamaycağım, belkide tanışıp aşık olacağım, belkide yanından usulca yürüyüp giderken hiç farkına varamaycağım bir aşk.. Hoş aşk'ın kendisi olmadan bu hayallere kapılmamda, trajikomik.

Bunları düşünürken bakıyorum denize, elimde kahvem ve kitabımla, derin bir nefes alıyorum... 

Ve dönüp kendi kendime bakıyorum, odunluğumdan uzaklaşmaya bir adım kalmış olduğumu görünce... Aman yemişim Grand Finale'ini.

Olurda yolda sokak'ta aptal gibi sırıtan birini görürseniz yanaşın yanıma, tanışalım, sevgilimizi kolumuza takmadan Bebek'te üç beş tur atar, keyfimize bakarız. 

Valla korkmayın, Isırmam,

Haydi sağlıcakla.