Sunday 21 December 2014

Dayanak Noktası

Girdim blog’uma yine bakıyorum benim için yazmayalı o kadar zaman olmuş ki bir blog’um olduğunu unutmuşum. Gerçi bu aralar ben kim olduğumu da unutmuşum ya orası ayrı. Değişim insan’ı ne kadar etkiliyormuş meğersem.. Değişiklik güzeldir diye biliyordum ben, güzel olmasına güzel de alışma sürecine ne diyeceğiz?

4 senedir yaşadığım “kasaba’yı” bırakıp gelmişim büyük bir şehre. Çok güzel yeni hayat, yeni okul, yeni heyecan evet ama size açık konuşacağım darmadağın olduk. Bu şehir bizi bitirdi, kasaba hayatındaki yaşantını büyük şehre uyarlamaya çalışmak güzel bir Amerikan dizisini Türkçe’ye uyarlayıp berbat etmek ile aynı şeymiş meğersem.

Hayat berbat değil ama alışma süreci dediğimiz süreç var ya gerçekten iyileşme süreci gibi bir şey.

Hastalıkta veya bir ameliyattan sonra olur ya o iyileşme süreci, çok ağrılı ve çok uzuuuuuuun süren bir süreç aynen öyle. Tek farkı biz ağrı kesici yerine alkol ile tedavi etmeye çalıştık bu alışma sürecini.  İyileşme sürecinde hastaların yanında her zaman en yakınları olur ve acılarını biraz olsun dindirir ya benim yanımdaki insanlarda bu sürecin daha az acılı geçmesini sağladı. Dayanak noktalarım. Ev arkadaşım, kardeşim, tek dostum (şımarma) ve daha bir sürü insan tabii ki.

Bu eve taşınırken ve ev arayışlarımızda her ne kadar birbirimizi bıçaklama yolunda olmuş olsak ta eğer bu şehirde tek başıma olsaydım ve o dayanak noktalarım olmasaydı ben bu kadar güçlü ve bu alışma sürecini atlatamazdım. Mutsuzdum çünkü, geldiğim anda başımdan bir sürü olay geçti, fiziksel olarak değil, ama psikolojik olarak sarsıldım. Etrafımdaki insanlar olmasaydı benim binamın temelleri sağlam olmasaydı, dayanaklarım olmasaydı, çökerdim, moloz yığınından bir farkım olmazdı.

Hala daha benzer bir süreç’ten geçiyorum çünkü gelecek kaygısı gibi bir şey var hayatımda, kendi hayatımı kurmaya çalışıyorum.. Kurmaya çalışırken de zaten şu anda kurulu olan hayatımı da mahfetmemeye çalışıyorum.. Dayanaklarım beni ayakta tutuyor. Bunları farketmem ise beni daha da güçlü kılıyor. Ben çünkü her zaman güçlü görünmeye çalışıp yardıma ihtiyacım olmadığını düşünüyordum, herşeyi kendim yapabilirim!

Ama öyle bir şey yok arkadaşım. Yardım almak zayıflık göstergesi değil, gerekirse ağla, yapamıyorum de..Çünkü öyle bir durum olur ki, bataklığın içinde gibi oluyorsun çırpındıkça ve çabaladıkça daha beter batıyorsun.. Ama seni o bataklıktan kurtarabilecek tek şey sadece küçük bir yardım elidir..

Sonuçta herşeyi tek başımıza öğrenemiyoruz, yürümeye çalışırken popomuzun üstüne 100 defa düştük noldu? Anne babamız bizi tuttu kaldırdı, yine denedik yine düştük sonuçta yürümeyi başardık.. Hoş gerçek hayatta kendi başına yürümeye başlarken düşmen daha trajik oluyor, ağzın burnun dağılıyor mesela, ama olsun yine kalkıyorsun yine devam ediyorsun..

Tam vazgeçecekken bir el geliyor.. “Merak etme beraber halledeceğiz.” Cümlesi ile bütün korkularını alıp götürüyor..

En dipdeyken kendini en yalnız hissettiğin anda Kıbrıs’tan ablan geliyor mesela, buzluğunu dolduruyor ve yanında olması bir anda senin yine kendin gibi hissetmeni sağlıyor.

Kanın canın ne de olsa.

Getirdiği bulgur köftelerinin de tabii ki etkisi var ama öküzlük yapmayım şimdi.

Sonuç olarak insan’ın dayanak noktası olması lazım, en zor dururmda, en dipde olduğunda tutunup tekrar ayağa kalmasına yardımcı olacak..

Benim birden fazla dayanak noktam var mesela..


Hepsinin yeri ayrı.. Hepsinin değeri farklı..