Thursday 22 August 2013

1 Saat..

İnsan’ın hayatında dönüm noktaları oluyordur mutlaka, ya da dönüm noktası olduğunu sandığı zamanlar oluyordur.. Küçük bir olay gelir başına, minik bir yürek hoplaması, ya da daha büyük bir şey.. Olan bu olaylardan sonra insan kendine göre radikal kararlar almaya başlıyor, şunu böyle yapmayacağım ya da bunu böyle yapacağım diye.. İnsanına göre değişiyor böyle şeyler..

Benimde bugün başına böyle bir olay geldi, küçük bir olay, 1 saat içinde yaşadığım stres ve kötü bir habere kendini alıştırma gibi birşey. Hayatın üstümden tır gibi geçtiğini düşündüğüm, hiç bir işimin rast gitmemesi, sanki bütün olaylar beni bulurmuş gibi bir durum içerisinde..

Bir arkadaşım ile hastahane’ye gittik, vicudunda topak çıkmış ona baktırmaya gitti.. Yalnız kalmasın diye bende yanında gittim.. Önemli bir şey olmadığını düşünüyorduk, öyle olmak zorundaydı kötü bir şey hiç bir zaman insanın kendi başına veya yakının başına gelmediğini düşünüyor ne de olsa.. Bize bir şey olmaz diye düşünüyorduk.. Doktor muayene ettikten sonra, meme kanseri riskine değinerek arkadaşımı bayağı bir gerdi ve hemen bazı tetkikler yapmaları gerektiğini söyledi, Ultrason falan filan derken sonuçlar çıkar ve bir tane yarım akıllı kız gelip iç çeke çeke şöyle der “Ah şey.. Sonuçlarınız çıktı.. Doktor baktı.. Emm artık o size açıklamasını yapacak..” suratı buruşmuş bir şekilde.. O an bizim tansiyonlar yerde, surat bembeyaz baka kalırız.. Ve Doktor’u beklemeye başlarız.. Doktor bizi içeri aldıktan sonra sonuçlara raporlara iç çeke çeke baktığını görünce zaten yerde olaan tansiyonlarımız daha beter yer altına iner.. O an doktor’un yapacağı açıklamayı beklerken ömrümüzden ömür gider.. Ve doktor en sonunda korkulacak bir şey olmadığını söyler.. Ben onu duyar duymaz öncelikle dışardaki yarım akıllı’yı evire çevire dövmeyi düşünür daha sonra boşverip içten bir oh çekip yerde olan tansiyonumu toparlamaya koyulurum..

Hastahane’den çıktıktan sonra arabada giderken ağlamaya başlarım.. Kaç günün üstümde olan stres’i ve bugün yaşadıklarımla adeta hüngür hüngür sanki beni ölesiye dövmüşler gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarım..

Durulduktan sonra ise düşünmeye başladım... Ne kadar boş şeyler için stres yapıyor ve ne kadar saçma sapan olayları kafaya takıyoruz diye.. Herşeyin çözümü basit.. Derslerim kötü gitmiş.. Eee?? Dünya’nın sonu mu? Hayır! O zaman ne bu stres.. Ne bu kendini yıpratma bütün yazı mahvetmek.. ? Neymiş efendim hayat üstümemiş geliyor.. 21 Yaşındasın hayat’ın üstüne gelmesi ne demek.. ? Sen onun üstüne gidiceksin. Sağlıklımıyım? Evet. Elim ayağım tutuyormu? Evet. Sevdiklerim yanımdamı? Evet.. O zaman bütün herşeyi sorgulayıp problem çıkartıp, kendi kendini yıpratmak niye?

Herşeyin cevabı çok basit aslında..

Sınavdanmı kaldın? Çalış ve Geç.
Birinimi özledin? Ara!
İçinde söyleyemediklerinmi var? Söyle!
Mesajmı atmak istiyorsun? At!

Yemişim Ego’sunuda Gururunuda!

Yap gitsin anasını satayım, soran olursada, “Canım öyle istedi!!! Yaptım!” de.. Salla herşeyi..

Sonradan yapmadığın için pişman olmaktansa şimdi yap! Sonucu ne olursa olsun, sen bir şeyi yapmak istediğin için yaptın ve bunda pişman olacak hiç bir bok yok.

Mutlu mu olmak istiyorsun?

Sorgulama, Düşünme ve Canın ne istiyorsa onu yap..


Bundan sonra böyle, ister manyak deyin, ister deli.. Benim canım ne istiyorsa artık o! 

Monday 12 August 2013

Benim Tatlı Melodilerim

"Geçen gün bu yazıyı yazarken kafam çok dağınıktı, yazımı yazıp tekrar okuduğumda ise sanki bir yerden tanıdık bir yazı gibi geldi bana, nerden tanıdık geliyor derken aklıma geldi, çok sevdiğim bir yazar Sevgili Gözde Tezer'in bir yazısının resmen kopyasıymış. Bunu farkedince hemen Gözde Tezer'le iletişime geçtim ve onun yazısının bir cover'ını yapmak için izin aldım. Amman hiç Gözde Tezer okumadıysanız, çok şey kaybediyorsunuz demektir, benim yazımıda burada bırakın ve hemen Gözde Tezer'in sitesine girip bütün yazılarını okuyun! "

Beni tanıyan bütün arkadaşlarım benim hayatı adeta bir müzikal gibi yaşadığımı bilirler. Her zaman kulağımda bir kulaklık, arabamda, çalışırken, her türlü.. Her şarkıya sığdırılabilecek 3500 hayal ve şarkıların bana verdiği hisler. Hiç değişmeyen şarkılarım vardır, bu benim şarkım dediğim, bir melodisinin bile anında beni 8 sene önceye götüreceği.. Bazıları vardır hiç eskimeyen.. 

Guns n Roses - November Rain

Her Kasım durmadan dinlediğim, herşeyin son bulacağını hiç birşeyin sonsuza kadar sürmeyceğini hatırlatıp, kötü şeylerin elbet sona ereceğini hatırlatınca sevindiren, hayatımdaki güzel şeylerin elbet sona ereceğini alttan alttan empoze edip bunalıma sokan, gönlümde taht kuran, ağlatıp yüzüme tebessüm konduran..

Florence and The Machine - Never Let Me Go

İlk dinlediğimde sebebini bilemediğim bir sebepten ötürü ağladığım ve o günden beridir her dinlediğimde istisnasız ağladığım tam içimdeki ağlama düğmesine sonuna kadar basan tek ve yegane şarkı. Hayatında aşk olmayan bir insanın bile içinde sanki aşıkmış ve terk edilmiş gibi bir his uyandıran tam mazoşistler için ideal.. Hep içinde aşık olma isteği uyandıran bir şarkı.. Bu aşk'ta ıslık attığımızda gelse mesela, sıkılıncada bir kemik atar uzaklaştırırdık, köpek mi ki bu aşk? Değil ama kesinlikle köpekliktir. Peşinden sürükler götürür, insanın ağzının içine baktırır, yerde taklalar attırır, bizi terk edip gidincede hep gelecekmiş gibi kapıdan öylece ağlamaklı baktırır. Bak yine dinleyince olmayan şeylerden duygulandım.

Coldplay - Paradise

Bu şarkıyı dinleyip hayatında mutlu olmayan kimse yoktur, bu şarkıyı dinledikten sonra hala mutsuz olan insan ise insan değildir. Hep bir umut hep bir güzellik melodisi içerir, dinlerken sanki kapı açılıp içeriye börtü böcekler ve bahar esintileri güller girecekmiş gibi bir bekleyiş, kumsalda çıplak ayak koşturma hayalleri, kısaca cennet'i hayal etmeleri..

The Fray - You Found Me

"Gel vefasız, gel vicdansız, çağırmazdım acil olmasa!" Tarzı türkçe'ye çevirisini yaptığım, söyleyenine kurban olduğum, "ah be beyaz atlı prensim nerdesin, gel tam zamanı!" diye içimden haykırdığım, elbet bir gün yağmur'un altında arka fon'da bu şarkı çalarken evlilik teklifi alacağıma kendimi alıştırdığım, inadım inat, her dinlediğimde aynı hayali kurduğum ve eğer olurda bir gün aşık olursam sevgilime söyleyceğim tek ve yegane şarkı. 

Don Omar - Danza Kuduro

3 senelik mükemmel ilerleyen bir ilişkimiz var bizim bu şarkıyla. Yukarda bahsettiğim bütün bunalımları tek kalemde silip atmama yarayan tek şarkı. Her çalmaya başladığında suratıma şapşal bir gülümseme yerleştiren, nerde olursam olayım oynamaya başladığım, genel olarak bu şarkı nerde çalarsa arkadaşlarımın aklına benim geldiğim :), kendimle özdeştirdiğim, Don Omar'ın psikoloğum, Danza Kuduro'nun ise çok güçlü yatıştırıcı ve antidepresanım olduğunu kanıtlayan canımın canı şarkım.

Ellie Goulding - Figure 8

Çok yakın sisda diye hitap ettiğim, bir arkadaşımın bana gönderip "Dinle, bayılıcaksın!!" demesiyle vicuduma nüfuz edip, hiç çıkmayan bir şarkı. Öncelikle isminden ötürü beni deli eden, Figure 8, yani sonsuzluk işareti, yani benim kendi vicuduma kazıdığım ve ölene kadar benimle birlikte olacak olan bir sembol'u konu alan şarkı. Öyle bir şarkı ki, melodisi beni benden alıyor, başka diyarlara götürüyor adeta bu kadar zamandır hiç bıkmadan usanmadan dinlediğim, umutsuzca birine aşık olma isteği uyandırıp, bağırıp çağırıp, şarkıyı hayali sevgilime söyleme isteği uyandıran. "Ulan bir gün bu şarkıyı birine elbet söyleyeceğim!" diye şarkıyı arkadaşlarıma anlattığım, ama onların benim bu şarkıda bu kadar neler bulduğumu çözemedikleri gibi şarkıyıda o kadar beğenmemeleride bu şarkıyı sevmeme pek bir engel olmadı.

Ve gelelim tatlı'ya..

Dört x Dört - Arada Bir

Çok fazla bir şey söylememe gerek yok bu şarkı için, dlnleyen anlar herşeyi.. Zaten bu şarkıya özel başka bi yazım var o yüzden fazla uzatmayayım diyorum..

Buda benim değişik bir yönüm, anlam veremediğim, ama sıkıca sarılıp bırakmaycağım değişik bir özelliğim. 

Bu saçmalıklarımı sabırla sonuna kadar okuduğunuz içinde ayrı yeten teşekkürlerimi birer borç bilirim.

Ve son olarak sevgili Gözde Tezer'e de bu yazımı paylaşmama izin verdiği için öpücüklerimi gönderirim.. :)