İnsan’ın
hayatında dönüm noktaları oluyordur mutlaka, ya da dönüm noktası olduğunu
sandığı zamanlar oluyordur.. Küçük bir olay gelir başına, minik bir yürek
hoplaması, ya da daha büyük bir şey.. Olan bu olaylardan sonra insan kendine
göre radikal kararlar almaya başlıyor, şunu böyle yapmayacağım ya da bunu böyle
yapacağım diye.. İnsanına göre değişiyor böyle şeyler..
Benimde bugün
başına böyle bir olay geldi, küçük bir olay, 1 saat içinde yaşadığım stres ve
kötü bir habere kendini alıştırma gibi birşey. Hayatın üstümden tır gibi
geçtiğini düşündüğüm, hiç bir işimin rast gitmemesi, sanki bütün olaylar beni
bulurmuş gibi bir durum içerisinde..
Bir arkadaşım ile
hastahane’ye gittik, vicudunda topak çıkmış ona baktırmaya gitti.. Yalnız
kalmasın diye bende yanında gittim.. Önemli bir şey olmadığını düşünüyorduk,
öyle olmak zorundaydı kötü bir şey hiç bir zaman insanın kendi başına veya yakının
başına gelmediğini düşünüyor ne de olsa.. Bize bir şey olmaz diye
düşünüyorduk.. Doktor muayene ettikten sonra, meme kanseri riskine değinerek arkadaşımı
bayağı bir gerdi ve hemen bazı tetkikler yapmaları gerektiğini söyledi,
Ultrason falan filan derken sonuçlar çıkar ve bir tane yarım akıllı kız gelip
iç çeke çeke şöyle der “Ah şey.. Sonuçlarınız çıktı.. Doktor baktı.. Emm artık
o size açıklamasını yapacak..” suratı buruşmuş bir şekilde.. O an bizim
tansiyonlar yerde, surat bembeyaz baka kalırız.. Ve Doktor’u beklemeye
başlarız.. Doktor bizi içeri aldıktan sonra sonuçlara raporlara iç çeke çeke
baktığını görünce zaten yerde olaan tansiyonlarımız daha beter yer altına
iner.. O an doktor’un yapacağı açıklamayı beklerken ömrümüzden ömür gider.. Ve
doktor en sonunda korkulacak bir şey olmadığını söyler.. Ben onu duyar duymaz
öncelikle dışardaki yarım akıllı’yı evire çevire dövmeyi düşünür daha sonra
boşverip içten bir oh çekip yerde olan tansiyonumu toparlamaya koyulurum..
Hastahane’den
çıktıktan sonra arabada giderken ağlamaya başlarım.. Kaç günün üstümde olan
stres’i ve bugün yaşadıklarımla adeta hüngür hüngür sanki beni ölesiye
dövmüşler gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarım..
Durulduktan sonra
ise düşünmeye başladım... Ne kadar boş şeyler için stres yapıyor ve ne kadar
saçma sapan olayları kafaya takıyoruz diye.. Herşeyin çözümü basit.. Derslerim
kötü gitmiş.. Eee?? Dünya’nın sonu mu? Hayır! O zaman ne bu stres.. Ne bu
kendini yıpratma bütün yazı mahvetmek.. ? Neymiş efendim hayat üstümemiş
geliyor.. 21 Yaşındasın hayat’ın üstüne gelmesi ne demek.. ? Sen onun üstüne
gidiceksin. Sağlıklımıyım? Evet. Elim ayağım tutuyormu? Evet. Sevdiklerim
yanımdamı? Evet.. O zaman bütün herşeyi sorgulayıp problem çıkartıp, kendi
kendini yıpratmak niye?
Herşeyin cevabı
çok basit aslında..
Sınavdanmı
kaldın? Çalış ve Geç.
Birinimi özledin?
Ara!
İçinde
söyleyemediklerinmi var? Söyle!
Mesajmı atmak
istiyorsun? At!
Yemişim Ego’sunuda
Gururunuda!
Yap gitsin
anasını satayım, soran olursada, “Canım öyle istedi!!! Yaptım!” de.. Salla
herşeyi..
Sonradan
yapmadığın için pişman olmaktansa şimdi yap! Sonucu ne olursa olsun, sen bir
şeyi yapmak istediğin için yaptın ve bunda pişman olacak hiç bir bok yok.
Mutlu mu olmak
istiyorsun?
Sorgulama,
Düşünme ve Canın ne istiyorsa onu yap..
Bundan sonra
böyle, ister manyak deyin, ister deli.. Benim canım ne istiyorsa artık o!