Yıllar yıllar önce bir gün teyzem ile Lefkoşa dan
Girne’ye giderken ben bir ev gördüm, aman ne güzel ev dedim teyzem’e, teyzem
dönüp bana o zamanlar pek aklımın kesmediği ama o günden sonra hiç unutmadığım bir
cümle ile geri karşılık verdi, “Ben güzel’e güzel demem güzel benim olmadıkça.”
Bu ne yaman bir çelişki dedim ki içimden. Hani biz
bizim olmayanı en çok severdik, hani biz bizim olmayana en çok gıpta ederdik
elde edince de değerini kaybettirirdik? Hani o bildiklerimiz, hani teyzemin
söylediği, hani benim gençliğimmm! Ciddi konuya değiniyorum şu anda,
sulandırmayın, çok derin konular bunlar, boylayabilir. Ehu ehu komiklikler
şakalar. Neyse toparlıyorum.
Küçükken sırf bisiklet alabilmek için karnemizin
hep pek iyi olması için çalışırdık bütün bir sene! Sonuç olarak o bisiklet
alınırdı. Hani şimdi nerede o bisiklet? Ya ambarda ya da çöpte ya da hurdacıda.
Hani çok değer verdiğimiz bisikletimiz? Hani zamanında orasını burasını sırf
bakımsız kalmasın diye yağladığımız, dümenine püsküller takıp gözümüz gibi
baktığımız bisikletimiz? Yok. Gitti. Hani güzele güzel demezdik güzel bizim
olmadıkça, bizim oldu sonuç olarak değerini kaybetti, yerini kaykaylar aldı
sonunda arabalar aldı gün geldi bisiklet sürmeyi bile unuttuk.
Nedir insan oğluna bu kadar güven veren? Nedir
insan oğlunu doyumsuz yapan da bazı şeylerin değerini sahip olduktan sonra
unutturan? Sahip olduklarının değerini bilmeyen, zaten sahibim bir yere gitmez
gerektiği değeri vermeyim aldım benim o artık kıhkıhkıh. Yok canım yok. Öyle
olmuyor işte, sen değer veriyorsun ya hani sahip olmadan önce, göklere
çıkarıyorsun, en güzel o, en çok o, sahip olduktan sonra da bokun içine
batırıyorsun, yok öyle bir dünya o sahip olduğun şey var ya sen sahip olmadan önceki
aynı kişi, ama o kadar doyumsuz mahlukatsın ki insanoğlu hep dışarıya bakmaya
devam ediyorsun, elindeki en değerli şeyi en değersiz şey yapmayı gözünde
başarabiliyorsun. Alkış sana.
Hani ehliyeti almadan önce arabaları kaçırıyorduk
ya (anne baba evet ben arabayı kaçırıyordum) bakkala bile ben sürerim, her yere
ben, sırf araba sürmek için hayatta evden adımımı atmam dediğim şeyler için
bile araba sürmek için giyinip dışarı çıkıyordum, noldu sonra araba sürmeye
üşendim, meeh ne de olsa araba var yarın sürerim deyip o sahip olduğumun
değerini kaybettim sonra nolduuuuaa geldik geri öğrenci hayatına DabanW devam
olunca, allahım arabam arabam keşke olsa da sürsem diye her allahın günü keşke
der olduk.
Olmuyor bebişim öyle işte, elindekinin değerini
bilmen lazım, gitmez, yapmaz, etmez, kaybolmaz diye bir şey yok, bisikletin
varsa ilgilenmeyi bıraktığında kısa zamanda öyle bir çürür ki binecek
bisikletin olmaz, dün ordaydı ama bugün yok, sevdiğin insan beni çok sever
gitmez demeyeceksin arkasına bakmadan öyle bir gider ki feleğin şaşar.
Uzun lafın kısası, ben güzele güzel demem güzel
benim olmadıkça değil, ben güzel’e güzelse eğer güzel derim benim olduğu sürece
daha güzel olur. Paramı biriktirip aldığım gitarımın değeri gibi, aldığım
günden beri gözüm gibi bakıyorum, 10. Senesini doldurdu garibim, her elime
aldıktan sonra her tarafını kulak çöpleriyle temizliyorum. Ben böyle bir
insanım. Değer bilene değer biçerim, güzel’e güzel derim.
No comments:
Post a Comment