Monday 6 October 2014

Ben Güzel’e Güzel Demem Güzel Benim Olmadıkça

Yıllar yıllar önce bir gün teyzem ile Lefkoşa dan Girne’ye giderken ben bir ev gördüm, aman ne güzel ev dedim teyzem’e, teyzem dönüp bana o zamanlar pek aklımın kesmediği ama o günden sonra hiç unutmadığım bir cümle ile geri karşılık verdi, “Ben güzel’e güzel demem güzel benim olmadıkça.”

Bu ne yaman bir çelişki dedim ki içimden. Hani biz bizim olmayanı en çok severdik, hani biz bizim olmayana en çok gıpta ederdik elde edince de değerini kaybettirirdik? Hani o bildiklerimiz, hani teyzemin söylediği, hani benim gençliğimmm! Ciddi konuya değiniyorum şu anda, sulandırmayın, çok derin konular bunlar, boylayabilir. Ehu ehu komiklikler şakalar. Neyse toparlıyorum.

Küçükken sırf bisiklet alabilmek için karnemizin hep pek iyi olması için çalışırdık bütün bir sene! Sonuç olarak o bisiklet alınırdı. Hani şimdi nerede o bisiklet? Ya ambarda ya da çöpte ya da hurdacıda. Hani çok değer verdiğimiz bisikletimiz? Hani zamanında orasını burasını sırf bakımsız kalmasın diye yağladığımız, dümenine püsküller takıp gözümüz gibi baktığımız bisikletimiz? Yok. Gitti. Hani güzele güzel demezdik güzel bizim olmadıkça, bizim oldu sonuç olarak değerini kaybetti, yerini kaykaylar aldı sonunda arabalar aldı gün geldi bisiklet sürmeyi bile unuttuk.

Nedir insan oğluna bu kadar güven veren? Nedir insan oğlunu doyumsuz yapan da bazı şeylerin değerini sahip olduktan sonra unutturan? Sahip olduklarının değerini bilmeyen, zaten sahibim bir yere gitmez gerektiği değeri vermeyim aldım benim o artık kıhkıhkıh. Yok canım yok. Öyle olmuyor işte, sen değer veriyorsun ya hani sahip olmadan önce, göklere çıkarıyorsun, en güzel o, en çok o, sahip olduktan sonra da bokun içine batırıyorsun, yok öyle bir dünya o sahip olduğun şey var ya sen sahip olmadan önceki aynı kişi, ama o kadar doyumsuz mahlukatsın ki insanoğlu hep dışarıya bakmaya devam ediyorsun, elindeki en değerli şeyi en değersiz şey yapmayı gözünde başarabiliyorsun. Alkış sana. 

Hani ehliyeti almadan önce arabaları kaçırıyorduk ya (anne baba evet ben arabayı kaçırıyordum) bakkala bile ben sürerim, her yere ben, sırf araba sürmek için hayatta evden adımımı atmam dediğim şeyler için bile araba sürmek için giyinip dışarı çıkıyordum, noldu sonra araba sürmeye üşendim, meeh ne de olsa araba var yarın sürerim deyip o sahip olduğumun değerini kaybettim sonra nolduuuuaa geldik geri öğrenci hayatına DabanW devam olunca, allahım arabam arabam keşke olsa da sürsem diye her allahın günü keşke der olduk.

Olmuyor bebişim öyle işte, elindekinin değerini bilmen lazım, gitmez, yapmaz, etmez, kaybolmaz diye bir şey yok, bisikletin varsa ilgilenmeyi bıraktığında kısa zamanda öyle bir çürür ki binecek bisikletin olmaz, dün ordaydı ama bugün yok, sevdiğin insan beni çok sever gitmez demeyeceksin arkasına bakmadan öyle bir gider ki feleğin şaşar.


Uzun lafın kısası, ben güzele güzel demem güzel benim olmadıkça değil, ben güzel’e güzelse eğer güzel derim benim olduğu sürece daha güzel olur. Paramı biriktirip aldığım gitarımın değeri gibi, aldığım günden beri gözüm gibi bakıyorum, 10. Senesini doldurdu garibim, her elime aldıktan sonra her tarafını kulak çöpleriyle temizliyorum. Ben böyle bir insanım. Değer bilene değer biçerim, güzel’e güzel derim. 

No comments:

Post a Comment