Yeni mezun,
işsiz, evsiz, master için hiç bilmediği bildiği ama hiç yaşamadığı bir şehre
gelen, köyden indim şehre misali. Londra’daki ikinci gününde ayakları su
toplamış bir şekilde ev arayışında olan, kafasında kendisini bir emlakçı’nın
kapısına zincirleyip başından aşşağıya benzin döküp yakmak ile tehdit ederse
belki öğrenci olduğunu unutup ev verirler diye düşünen, paranoyak ve yorgun bir
hanım kızımız var. Londra sokaklarında uyumsuz kıyafetler ile, perişan halde,
hayattan bezmiş, herkesi dövecekmiş gibi bakan ve etrafına müthiş negatif enerji
yayan bir hatun görebilirsiniz. Zararsızdır. Isırmaz. Isıradabilir. Garantisi
yok.
Yeğenimin İngilteredeki
evinde oturuyorum şu anda, şükürler olsun başımı sokacak bir yer bulabildim. Oda
olmasaydı allah bilir nerde yaşardım. Ha şu anda da bir sene boyunca başımı
sokacak bir yer yok ama, duydum ki Hyde Park’ta güneş alan bir yer varmış,
oraya diyorum bir çadır kursam. Fena olmaz hani. Doğa ile iç içe mis. Durumları
dramatikleştirmeyi severim ne de olsa. O kadar kötü değil durumum bakmayın siz.
Herşey yolunda. Bu işler böyleyMİŞ, ilk günden ev bulamazMIŞsın. Öyle dedi
former Londonersssss. Bizde ona göre işlerimizi yoluna koyduk yavaş yavaş.
Ailelerimizin destekleri, arkadaşlarımızın destekleri ve sabırla birlikte. Ama
bir şeyler doğru değil..
Ne kadar yanında
ailen, arkadaşların ve seni seven diğer bir sürü insan olsa da, aslında bu işte
bir yalnızlık var.. Her ne kadar destek alsanda var eksik bir şeyler, bazen
etrafında çok insan olsa da yalnız olduğunu hissedersin. Güler yüz, pozitif
enerji, herşey yoluna girecek, the secret metodları uyguladığını sanırsın ama
bazen istediğin birilerinin seni anlaması. O kadar yorulursun ki elle
tutulmayan bir sürü kafanın içinde dönen problemlerle, düzeltilmesi elinde
olmayan problemlere kafa yorarsın, çıkış yolu ararsın, ama bulamazsın..
Bazı şeylere
yalnız göğüs gerersin. Sana destek olanlar esas destek olunması gereken
konularda yanına bile yanaşamazlar. Kimseye bir şey söylemezsin, herşeyi kendin
çözmeye çalışırsın, bazılarına göre problemlerin küçük görünür halbuki o sadece
buzdağının görünen kısmını problem sanır, altına bakmaz. Sende göstermezsin
onu. Belki anlar dersin, ya da havadan anlamalarını beklersin. Her ne olursa
olsun, ister hayat arkadaşın olsun, ister kardeşin, ister kardeşinden yakın
dostun olsun.. Bazı şeylere yalnız göğüs germek zorundasın.
Artık 15 yaşında
da değiliz ki, yavaş yavaş kendi ayaklarımızın üstünde durup, yalnız başımıza
hayata atılmaya başlayacağız.. O zaman da kendi kendimize bir hayat kurmak için
çok çalışıp, çok fedakarlık edip, çok yalnız kalmak zorunda kalacağız.. Böyle
olması lazım, hayatta hiç bir şey oturduğun yerde ayağına gelmez. El bebek gül
bebek büyütüldük, mangallar yandı, altımıza arabalar çekildi, gezdik tozduk ama
bu kadardı. Bu vakitten sonra kendi cep harçlığımızdan başlayarak, kendi ev
kiramızı ödeyebilip gezmeye başlamaya kadar dişimizi tırnağımıza takıp eşşecik
gibi çalışmak lazım. Bunları yaparken de çok zaman yine yalnız olacağız.
Bu hayat bizim,
yalnız başınasın çünkü, bir tek kendin varsın ve kendin için bir şeyler
yapabilmek için yalnızlığına sarılıp ondan güç alman lazım. Yalnız olmak demek,
güçlü olmak demek, yalnızlığı ile başaçıkabilen bir insan ve yalnızlığının güzelliğini
kucaklayan insanlar çok nadirdirler. Sarılın onlara, onlar kendi
yalnızlıklarını bildikleri için sizi de asla yalnız bırakmazlar. Güçlüdürler.
Sizide güçlendirirler. Yalnız olan insanları arada bir yalnız bırakın ama çok
değil, bu işlerde bir yalnızlık olsa da bazen sarılmaya ve güçsüz olmaya da ihtiyaç
duyarlar. Yere düşünce kendileride ayağa kalkabilirler ama küçücük bir el
yardım ederse de hayır demezler.
Kıssadan hisse, her
işte bir yalnızlık var, bu işlerde bir yalnızlık var.
No comments:
Post a Comment