Thursday 14 August 2014

Hani Biz Marjinaldik?!

Şimdi gündemimizde olan en azından beni her allahın günü şahit olduğum veya günde bir doz olsun aldığım bir muhabbetden bahsetmek istiyorum. Nişan ve Evlilik. Ay allahım o kadar fazla bu konunun içindeyim ki bir seneden fazladır hastalar oldum. Nişan deyince bir taraflarım kaşınmaya falan başlıyor. Öncelikle, üniversite’yi bitirdik, etrafımızda tanıdığımız bizden bir kaç yaş büyük kişiler, aynı okula gittiğimiz bayan ve bay arkadaşlarımızın nişanları gündemde hep. Ben burda daha nerde içsem, daha nerde dağıtsam derdindeyken onlar yuva kurmakta ilk adımlarını atmışlar bile.

Biz mi daha olgunlaşamadık yoksa onlar mı daha çabuk olgunlaştı? “Onlarda mı nişanlandı??!” Diye tepki verdiğimizde ise “Eee kaç senedir beraberler bir isim konulması lazımdı.” Diye cevaplar alıyorduk. Yahu, ne ismi? Zaten bir ilişkileri varmış, neyin ismi? Kimin için? Hayır yani Üniversite bitti, eh bundan sonraki adım bir iş bulup evlenmek. Nee?! Efendim? Efendiler yesin bizi.

İçten içe istiyoruz abi evlenmeyi, nişanlanmayı. Yokmuş ben evlenmem, önce kariyermişde bilmem ne. Yalan dolan. Evlenmek için eğitildik. Çocukluktan beri düğünlerde küçük gelin olmuşluğumuz var, hop bilinçaltına anında etki bir. Ben çocukken ne zaman düğüne gitsem gelinlere hayran hayran bakarım, böyle peri gibi olmuşlar gibi gelirdi ve bütün ilgi onların üstünde. Gelin ile damat içeri girerken bütün gözler gelinde, dikkatinizi çekiyorum “gelinde”! Çünkü damat işte aynı takımı giyiyor gibi geliyor bana ama gelin dedinmi hep farklı bir gelinlik ve hep farklı bir güzellik.

Amerikan filmlerine bakalım, benim en sevdiğim dizilerden biri Sex and the City, orda bile evlilik için yanıp tutuşuyorlar. Diğer bütün filmlerde de evlilik baş rolde, tanışıp aşık olup sonra saçma sapan bir nedenden ayrılıp sonu saçma sapan bir yerde evlilik teklifi ile sonuçlanıp sonsuza kadar mutlu yaşadılar ile kapanıyor. Alın bilinçaltına bir başka etki. Kafamızda o son sahne varya, evlendikten sonra sonsuz bir mutluluk resmi yerleşiyor kafamıza, sanki evlilikte bütün gün evde o şekilde takılıyorlar. Biri de çıkıp sonrasında ne oluyor diye cevaplamıyor. Misal ben bu sene gerçek boşanmalarla hukuk okuduğum için ders sayesinde karşılaştım. Gerçekten happily ever after diye birşey yokmuş.

Her kızın içinde vardır abi bu gelin olma hayali kimse yalan söylemesin. Şimdi düğünlere bile gittiğimizde gelin buketi atılma merasiminde bir çok kızımız “Ay yok ben hiç gelemem öyle saçma adetlere ama alem olsun diye gidelim bakalım” deyip o buket havalanınca gözler hedefe kilitlenip onun kendisine gelmesi için bana gel bana gel diye içinden dua etmeyen yoktur. Eğri oturup doğru konuşalım o buketi çok kapmak isteyip hiç kapamadık arkadaşlar. Gelin buketini kapmak saçma, nişanda kurdele yutmadık bile, hatta telli baba türbesine bile gitmedik. Hiç, biz marjinaliz, inanmıyoruz, saçmalık.

Ama sorsan “Yok yeaa ben evliliğe karşıyım, kariyerime odaklıyım hiç inanmam öyle şeylere, birlikte yaşamak evlilikten daha güzel. Hem daha çok gencim, gezip tozucam hiç bana göre değil öyle evde oturup usturuplanmak.” Hayır, genlerimizde var düğün, nişan, kına adeti, her türk kızının genlerinde bulunan bir kod bu nede olsa yapacak pek bir şey yok. Hem ne bu havalar, sevdiğin erkek önünde diz çöküp, elinde kocaman bir taş ile benimle evlenirmisin dediğinde, öyle kalır evet diye çığlık atarsın.

Aman sonumuz havada gelin buketini yakalamaya çalışığı pistin orta yerine boeing 380 gibi iniş yapan bekar hanım kızımız gibi olmasında. Eninde sonunda o kına yakılacak, o kız isteme olacak aga. Sen istediğin kadar marjinal takıl bizde elalem mensubu anneanneler, toplum baskısı altında kalmış aile bireyleri ve hele de küçük bir toplumda yaşıyorsan, yerler senin marjinalliğini türk kizi. 

No comments:

Post a Comment